REFLÜ TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIKTIR

Başlatan Çakır, Mayıs 08, 2009, 01:54 ÖS

« önceki - sonraki »

Çakır

REFLÜ TEDAVİSİ MÜMKÜN OLAN BİR HASTALIKTIR


REFLÜ NEDİR?
Halk arasında Mide Reflüsü olarak bilinen Gastro Özofageal Reflü hastalığı mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Reflü, asitli mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun asitten kendini koruma özelliğinin yok olmasından kaynaklanır. Erişkinlerin yaklaşık %20'sinde reflü görülmektedir.

Mide içeriği midenin salgıladığı hidrojen iyonu nedeniyle belirgin derecede asittir. Eğer onikiparmak barsağından mideye doğru safra geri akımı varsa mideden yukarı çıkan içerik hem asit hem de safra içerir. Alkali özellikli olan safra da mide asidi gibi yemek borusunun tahrişine neden olur. Reflü hastalığı, asitli veya safralı mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun kendini asitten veya safralı mide içeriğinden koruyamaması nedeniyle oluşur.

Yemek borusunun alt ucunda mide içeriğinin yemek borusuna geçişini engelleyen bir kapak mekanizması vardır. Reflü hastalarında en sık görülen özellik bu mekanizmanın gevşekliğidir. Bu durum sıklıkla mide fıtığıyla birlikte yaşanır. Mide boşalım bozukluğu ya da bozulmuş yemek borusu hareketi bu hastalığı tetikleyen diğer nedenlerdir.

REFLÜ ŞİKAYETLERİ NELERDİR?

Hastaların en sıklıkla başvurduğu şikayet mide yanmasıdır.
Bunun yanında göğüste yanma ve ekşime,
Ağıza gelen acı bir tat,
Ağız kokusu,
Özellikle yemeklerden sonra ve tok karna yatıldığında geceleri rahatsız eden şişkinlik, geğirme ve boğulma hissi
Göğüste takılma ve sıkışma hissiyle birlikte kalbe baskı ve çarpıntı hissedilebiliyor.
Derin nefes almada güçlük çekilebiliyor.
İleri aşamalarda da;
kronik farenjit,
kronik sinüzit,
alerjik astım
ve diş çürüklerine gidilen bir süreç yaşanabiliyor.

REFLÜ ŞİKAYETLERİ BAŞKA HANGİ HASTALIKLARI ÇAĞRIŞTIRIR?
HAZIMSIZLIKLA İLGİLİ OLAN ŞİKAYETLER

Şişkinlik, geğirme, midede yanma ve hazımsızlık hissi
safra kesesi taşı olan insanlarda
Ülseri olan insanlarda
Gastriti olan insanlarda
görülebilir.

KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI İLE İLGİLİ OLAN ŞİKAYETLER

Kronik farenjit
Kronik sinüzit
Ses kısıklığı
Kronik tahriş öksürüğü

GÖGÜS HASTALIKLARI İLE İLGİLİ OLAN ŞİKAYETLER
Alerjik astım
Kronik öksürük

KALP HASTALIKLARI İLE İLGİLİ OLAN ŞİKAYETLER
Çarpıntı
Kalpte sıkıntı hissi

Çocuklarda Reflü Meydana Gelişi

Yenildikten sonra yutulan besin içeriği veya tükürük kitlesel olarak yemek brorusun kasılma hareketleri ile yavaş yavaş ilerleyerek yemek borusunun alt ucuna gelir. Yemek borusunun tam mideye bağlanma yeri (ki burası göğüs kafesi içinde kalır) bir borunun diğer ucu gibi düşünülse de normalde kapalıdır. Bunu göğsümüzde nefes alırken negatif basınç, midenin üst kısmında (fundus) biriken gaz ve diyafragma kaslarımızın oraya yaptığı kıskaç rolü sağlar. Biz buna "kardioözofageal sfinkter" (KÖS) diyoruz, halk arasında ise "mide kapakçığı" olarak bilinir. Bir kapakçık değildir. Bu kapalı olan uç mide içeriğinin yemek borusuna geçmesini önler, ama yemek borusundan gelen besinleri ve tükürüğün mideye geçmesine izin verir. Yani yemek borusundan mideye doğru tek yönlü bir valf gibi çalışır. Eğer bu KÖS'ün olduğu noktadaki kaslar bebeklerde olduğu gibi tam gelişmemişse, buraya basınç uygulanırsa ya da gevşemesine neden olacak besin ya da ilaç alınırsa, bu noktavi bölge biraz aşağıda olursa ya da yukarı çekilirse buranın mekanizması bozulur. Böylelikle mide içeriği yemek borusuna geçer.

Reflü Hastalığı nedir?

Mideden yemek borusuna geçen (reflü olan) mide içeriğinin yukarıda belirtilen yerlere ulaşarak o bölgelerde (yemek borusu yüzeyi, yutak, ses tellerinin olduğu gırtlak, bronşlar) hasar, yangı, irritasyon oluşturması ile çocukda o bölgeye ait ortaya çıkan bulgulara "Reflü Hastalığı" denir. Ancak reflü olmasına rağmen bu bulgular her çocukda çıkmayabilir. O zaman bulgusuz reflü vardır. Ama bu potansiyel bir hastalık demektir.

Çocuklarda Reflü Hastalığı: Her Reflü Hastalık mıdır?

Mide ile yemek borusu arasında normal sağlıklı durumalarda da reflünün var olabileceğini yukarıda belitmiştik. Çünkü yutulan lokma veya tükürüğün mideye geçisi esnasında KÖS açılır ve bu sırada özellikle dolu bir mide ya da mide üst kısmında salgı varsa bir miktar yemek borusuna geçiş olur. Ama bunun miktarı az ve süresi kısadır. Yemek borusu bunu kasılarak mideye atar ve kendini temizler. Ancak buradaki KÖS'in çalışmasını bozacak yapısal neden yada fonksiyonu bozacak bir ilaç, besin vs kullanımı varsa temizleme uzun yada yetersiz olur. Süre uzun olursa reflü içeriği yemek borusunun ilk başlangıç kısmına (orafarenks) ve üst solunum yoluna oradan da gırtlak ve bronşlara kadar gider. Bu gidiş esnasında asit ve sindirici enzim içeren reflü içeriği önce yemek borusunun son derece zayıf, dirençsiz olan yüzeyini (mukozasını) dejenere eder. Yüzey (mukoza) harap olunca altındaki sinir uçları açığa çıkar ve bu da midenin hemen üstünde yanma vb bulgulara neden olur. Komşu organ olan kalp önünde de yanma olabilir ve bu kalp ağırısı ile karşabilir. Tam mide çıkışı yani dışarıdan KÖS'e uyan yerde en çok dejenerasyon ve yangı görülür. Bu yangı nedeniyle olan şişlik KÖS'ün kapanmasını daha da bozar. Bu yangı uzun sürerse bu önemli noktavi bölgenin (KÖS) daha yukarı kaymasına neden olur. Bu KÖS'ün kapanmasını daha da engeller. Daha yukarı bölgelere giden reflü içeriği hangi bölgede yangı oluşturusa orada bulgulara neden olur. Ancak ilginçtir ki her reflü olan çocukda reflü içeriği aynı olsa da aynı yangısal değişiklikler görülmeyebilir. Hatta bir çocukda yemek borusunda yangı, diğer çocukda yutak ve bir diğer çocukda yalnızca bronşlarda olabilir. Bunun nedeni her çocuğun genetik yapıdaki farklılıktan dolayı yemek borusu ve yemek borusuna olan kaçağın etkileyeceği yüzeylerin (boğaz, gırtlak, bronş?) direnci ve duyarlılığındaki değişik özellikleridir. Bu nedenle her çocuğun reflüye ait klinik bulguları farklılık gösterebilir. Hatta reflü olmasına rağmen bulgular yani hastalık tabi "reflü hastalığı" olmayabilir.

Mide içeriğinin özefagus (yemek borusu) içine geri kaçması ve özefagus mukozasının anormal şekilde uzun süreli olarak bu içerikle teması sonucunda ortaya çıkan distal özefagus yanığı ve buna bağlı yakınmalar dizisidir.

Gastrik içeriğin tek başına özefagusla teması daha ılımlı bir yanığa neden olurken duodenal içerikle birlikte reflünun ortaya çıkması daha ciddi yanıklara ve dolayısıyla komplikasyonlara neden olmaktadır.

GÖRH oldukça sık rastlanılmaktadır. Türkiye'de ki oranlar konusunda tüm populasyonu tarayan çalışma olmamasına rağmen rastlanma sıklığı batı ülkeleriyle benzer olduğu düşünülmetedir.

GÖRH yaygın bir hastalıktır ve özefagus patolojilerinin %75'ini oluşturur.
Hastaların bir çoğu antiasidler, H2 reseptör antagonistleri ve proton pompa inhibitörleri ile doktorlara uğramadan kendi kendilerini tedavi etmektedir.
Hastalığın iki yönü vardır.
Hasta açısından; neden olduğu bulguların hayat kalitesini bozucu etkileri
Hekimler açısından; oluşturduğu özefajitin tedavisi ve muhtemel komplikasyonların tedavisi
Önemli olan reflu ataklarının sayısı, toplam reflu sayısı,en uzun süreli reflu, toplam reflu zamanının toplam zamana oranıdır.
Neden Olur?
İnsanlarda mide içeriğinin özefagus içine kaçmasını engelleyen mekanizmalar
Etkili olarak çalışan bir alt özefagus sfinkteri (AÖS)
Özefagusun içeriğini mideye doğru ilerleten peristaltik dalgalar
Yeterli fonksiyonlu mide hacmi
Bu üç faktörden herhangi birindeki yetersizlik reflüye neden olarak özefagusta mukozal hasara neden olur. Reflunun uzun sürmesi durumunda komplikasyonlar (özefajit, Barret, darlık....) ortaya çıkar.
Norolojik ve motor hastalıklar
Özefagus peristaltizmin bozulması: Reflü, skleroderma, diffüz özefagus spazmı ve akalazya gibi hastalıklar sonucu peristaltik hareketlerin bozulmasıyla özefagus daha sık ve daha uzun süre mide asidi ile temas eder. Bu temas sonucu özofajit ortaya çıkar ve bu da özefagus peristaltizmindeki bozukluğun daha da artmasına neden olur.
Alt Özefagus sfinkterin yetersizliği: Gastroözefageal reflü hastalığının (GÖRH) en sık nedenidir. Mekanik olarak hasarlı bir sfinkter aşağıdaki özelliklerden biriyle tanımlanır:
-Ortalama alt özefagus sfinkter (AÖS) basıncının 6 mmHg'dan az olması
-Sfinkterin toplam uzunluğunun 1 cm veya daha az olması
-Sfinkterin karın içi uzunluğunun 1 cm veya daha az olması

Boğaza yabancı bir cisim takılması hissi, inatçı bir öksürük, ses kısıklığı, nefes almada zorluk ve ağız kokusu... Bunlar, "Boğaz Reflüsü/üst reflü"nün (Laringofarengeal Reflü) belirtilerinden sadece birkaçı. Boğaz Reflüsü, zaman zaman mide asidininin yemek borusuna kaçması ile kendini gösteren "Gastroözofageal reflü (GÖR) ile karıştırılmaktadır. Tedavi edilmediği takdirde sinüzitten astıma; uyku apnesinden gırtlak kanserine kadar pek çok ciddi sağlık sorununa yol açabilen bu rahatsızlıkta, doğru tanıyı koymak ve uygun tedavi seçeneğini belirlemek önem kazanır. Ataşehir Memorial Tıp Merkezi KBB Bölümü'nden Doç. Dr. ç. Dr. Erkan Tarhan, "Laringofarengeal Reflu ve tedavisi" hakkında bilgi verdi.

Mide reflüsü yatarken, üst reflü ayaktayken rahatsız eder

Mide, kendisine gelen yiyecekleri sindirebilmek için asit salgılar. Mide içeriğinin ve sıvısının mide dışına çıkmaması için var olan kapakçık sistemi mide sıvısının mideden dışarı kaçağını önlemeye çalışır. Mide ile yemek borusu arasındaki kapakçık (alt özofagus sfinkteri) uygun çalışmadığı zaman, midenin asitli içeriği yukarıya yemek borusuna doğru kaçar. Buna "Gastroözofageal reflü (GÖR)" denir. Yemek borusu ile boğaz arasındaki kapakçık (üst özofagus sfinkteri) çalışmadığı zaman ise, mide içeriği aside, mide içeriğine ve safraya karşı çok daha hassas olan boğaza ve larinkse yani ses tellerine kadar ulaşır. Bu duruma ise, "Laringofaringeal reflü (LFR)" adı verilir. Bu reflü yaygın olarak bilinen mide reflüsundan farklıdır. Boğazda olan üst reflü gün içinde ve ayakta daha fazla iken, mide reflüsü yatarken daha sık ve rahatsız edicidir. LFR gelişiminde gırtlak ve yutak dokularının hassas yapısı ve bazı sinirsel refleksler, yemek borusu hareketleri de önemli role sahiptirler.

Reflüye bağlı ses problemleri ya asidin doğrudan irritatif etkisiyle ya da boğaz, gırtlak ve boyun kaslarının aside karşı refleks olarak kasılması ve sertleşmesiyle ortaya çıkar.

Her 10 KBB hastasından biri bu şikayetten yakınıyor

Avrupa popülasyonunun yaklaşık %30'unun reflü şikayeti olduğu bilinmektedir. Boğazda olan bu reflü nadir değildir ve KBB Polikliniklerine başvuran her 10 hastadan birinde görülmektedir. Ayrıca ses problemleri nedeniyle KBB Hastalıkları uzmanına başvuran hastaların en az %50'sinde LFR'nin ses probleminin ana veya yardımcı nedeni olduğu belirtilmektedir.


Hastalıkta sıklıkla karşılaşılan problemler;

-Ses kısıklığı, seste kabalaşma, ses problemleri

-Kronik öksürük, inatçı öksürük

-Geniz akıntısı

-Boğaz temizleme

-Boğazda takıntı hissi, yabancı cisim hissi

-Yutma problemleri

-Ağızda acı/ kötü tat

-Nefes almada zorluklar

-Ağız kokusu

-Kulağa yansıyan ağrı

-Ağza acı su gelmesi, göğüs ağrısı, mideden asit gelmesi, hazımsızlıktır.

Beslenme alışkanlıkları hastalığı gelişiminde büyük rol oynuyor

Tanı koymak her zaman kolay değildir. Çünkü hastaların şikayetleri bu hastalığa spesifik olmamaktadır. Öncelikle hastalardan ayrıntılı bir hikaye alınmalı, beslenme biçimleri, hayat tarzları, vücut kitle indeksleri, sigara, alkol, çay, kahve alışkanlıkları, mideye dokunan ilaç kullanımları, akşam yemeği ile yatış arası süre, çikolata, kuruyemişler, acı, sirke, acılı soslar, yağlı, şekerli beslenme alışkanlıkları, stres ve stresle baş edebilme durumları ve hatta dar kemer ve giysi kullanımları sorgulanmalıdır. Hastalarımızın daha önceki mide hastalıkları, bu hastalıklara yönelik kullandıkları ilaçlar ve geçirdikleri cerrahi operasyonlar da yine bilmemiz gereken noktalardır.

Ayrıntılı bir KBB ve baş boyun muayenesi şart

Videolarengoskopi bize reflü hakkında en çok bilgi veren görüntülü endoskopi sistemidir. Bunlar fiberoptik endoskopi veya videolarengoskopi ile üst solunum ve sindirim yollarının görüntülenerek değerlendirilmesidir. Bu sistem mide endoskopisine benzemez. Kameralı endoskoplarla boğazdan, gırtlaktan ve ses telleri ile yemek borusu başlangıç yerinden kayıtlı görüntüler elde edilir

Kesin tanıda iki problu asit ölçüm çalışmalarına da başvurulmaktadır.

Stres de tetikliyor

Maalesef LFR zor tanı konulan, düzenli tedavi alamayan bir hastalık olma özelliği taşımaktadır. Son yıllardaki tıptaki baş döndürücü gelişmelere teknolojik dönüşümün de eşlik etmesi sonrası LFR, önümüzdeki yıllarda ismini çok daha fazla duyuracak bir hastalık olacaktır. Hatalı beslenme tarzları ve yaşam şekillerine eklenen yoğun stres sonucu bu hastalık da görülme sıklığını artıracaktır.

LFR birçok hastalığın oluşumunda suçlanmaktadır: Bunlardan en önemlileri;

-Astım,

-Mikroaspirasyonlar (solunum yollarına asit ve mide içeriğin kaçışı),

-Akciğer hastalıkları,

-Hava yolu daralması (larengeal stenoz),

-Uykuda solunumun durması ile kendini gösteren tıkayıcı uyku apnesi,

-Ataklarla seyreden larengospazm,

-Gırtlak kanseri,

-Ani bebek ölüm sendromu,

-Kronik sinüzit,

-Kronik farenjit olarak sıralanabilir. Kronik farenjiti tedavisi olmayan bir hastalık olarak sayılmamalı, mutlaka bu hastalarda reflü varlığı sorgulanmalıdır.

Düzenli diyet, hastalığın tedavisinin en büyük yardımcısıdır.

Diyetin düzenlenmesi bu hastalığın sadece tedavisinde değil, aynı zamanda tekrarlamamasında da çok önemli bir yere sahiptir. Günümüzün modern yaşam biçiminde artık geçici, haftalık, aylık, mevsimlik dietler yerine doğru beslenme biçimini kendi hayat tarzımız olarak benimsememiz gereklidir. Bu öneriler ise;

-Yatmadan 3 saat önce herhangi bir gıda yememek/ içmemek (su dışında),

-Aşırı yemekten kaçınmak ve yemeklerden sonra hemen yatmamak,

-Kızartılmış gıdalardan uzak durmak,

-Alkol, kahve, çay, çikolata ve asitli içeceklerden kaçınmak,

-Rahatsız ettiği bilinen yiyecekleri tüketmemek olarak özetlenebilir.


Yaşam tarzı değişiklikleri de LFR' de ilaç tedavisini destekleyen önemli parçalardan biridir.

Yatarken yatak başın 10-15 cm yükseltilmesi gerekir. Burada çift yastıkta yatmak değil, yatak başının yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Dar giysilerden ve sıkı kemerden kaçınmalıdır. Sigara, alkol kullanılmamalı; ideal kilo korunmalıdır. Ayrıca karın bölgesini aşırı sıkan kıyafetlerden kaçınılmalıdır. Ek olarak:

-Yemeklerden hemen sonra yatmaktan ve eğilmekten kaçınmak,

-Aspirin gibi mideye dokunan ilaçları zorunluluk yoksa kullanmamak,

-Yoğun stresden kaçınmak veya stresle başa çıkma sanatını öğrenmek,

-Karın solunumu yapmak,

-Sık ve az miktarda öğünlerle beslenmek,

-Kafein ve nikotinden uzak durmak,

-Domates ve domates sosu içeren yiyecekler, acılı yiyecekler, ananas, sirke ve turunçgilleri ölçülü tüketmek,

-Çikolata, kuruyemişler, mentol ve alkollü içecekler alt yemek borusu kapakçığını bozar, bunlardan da uzak durmak,

-Yağlı yiyeceklerden kaçınmak,

-Tam yağlı süt yerine yağı azaltılmış veya yağsız süt ve süt ürünlerini tercih etmek sayılabilir.

Bu uzun öneri listesini okuyan hastalara burada bir noktayı hatırlatmak istiyorum. Elbette "Hayatımızdan yukarda sayılan besinlerin hepsini çıkarmamız şarttır." diye bir çıkarım da bulunmak ağır bir istek olacak ve muhtemelen hiç uyulmayacaktır. Doğrusu ise adı geçen besinleri sınırlı ve az miktarlarda tüketmek olacaktır.
Güneşi DOĞDUĞU GİBİ, Sαbαhı GELDİĞİ GİBİ, Sevdiğin insαnı OLDUĞU GİBİ' kαbul et..!!..

Çakır

Güneşi DOĞDUĞU GİBİ, Sαbαhı GELDİĞİ GİBİ, Sevdiğin insαnı OLDUĞU GİBİ' kαbul et..!!..